29 Eylül 2010 Çarşamba

ADANAYA KAHRAMANLIK ÜNVANI VEYE MADALYASI VERİLMELİDİR

   -Adana’nın tarih boyunca yaşadığı olaylar ve tarihi gelişim göz önüne alınarak “kahramanlık madalyası” ile ödüllendirilmesi gerekir.
   -Adanalıların 5 Ocak 1922 tarihinde Türk bayrağını yüceltmeleri olayı vatanı uğruna şehit düşenlerin aziz hatırası canlı tutulmalıdır.
   -Ramazan Saygılı ve arkadaşları Adana’ya kahramanlık onur madalyası verilmesi için çalışmalara başladılar.

     Adana veya Çukurova’nın en büyük metropol kenti Anadolu’nun stratejik önemi sahip Doğu Akdeniz de yer alması dolayısiyle  tarih boyunca milletlerin ilgi savaş ve yayılma alanı olmuştur.  Ramazanoğlu Türkmen beyliği zamanında (14.yy içinde) kalıcı Türk vatanı yapılan Adana yöresinde yüzyılların eseri Türk kültür eserleri ve ona sahiplenen insanlar vardı. Bölgede 16.yy içinde sosyal ve ekonomik hayat canlanmış çok sayıda eserin yapımı gerçekleştirilmişti.
    Anadolu genelini etkileyen Celali isyanları en fazla Çukurova yöresindeki sosyo-ekonomik hayatı tahrip etmişti. Çukurova nerede ise boşalmış, derebeyler ve yöneticiler çatışması sonucu yönetim vergi ve asker alınamaz hale gelmişti.
     Osmanlı yönetimi Kırım harbinden sonra Çukurova yöresine yabancı siyasi kontrolünün girmemesi için “Reform yapma” projeleri geliştirdi. 1865 yılında Fırka-i Islahiye adıyla Reform Ordusu bölgeye geldi. Gavur ve Kozandağlarında yapılan askeri harekatlar sonucu halk üzerinde nüfuzu bulunan derebeyler sürgüne gönderildi. Torosdağlarına sığınan köylüler ve Yörük-Türkmen göçebeler toprağa yerleştirildi.  Toplumsal hayat yeniden canlandırıldı. Yönetim vergi ve asker almaya başladı.
    Ancak 19. yüzyıl sonlarında yabancılar özellikle de Fransa’nın “Kilikyayı kontrol” politikası bölgedeki Ermeni isyanlarının gelişmesini sağladı. Misyoner okullarının açılması, yabancılara toprak satılması, silahlı örgütlerin eylemlerde bulunması sonucu özellikle 1895 Zeytun isyanları ile Çukurova’da Kilikya Ermeni Devleti’nin kurulması için jeo-stratejik çalışmalar hız kazandı. 1909 yılında ve “İğtişaş” adı verilen  iç savaş sonrası Adana şehir merkezi ve civar yerleşim birimlerinde tarihin en büyük yıkımı gerçekleşti.  Çok geçmedi Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Harbine girmesi ile birlikte  Yabancıların Çukurova’daki emperyalist çıkarlarının canlanması ile  bölgenin  yasancı işgaline uğramasına kadar varacak gelişmelere yol açtı.
    Gazi Mustafa Kemal, Osmanlı Devleti’nin teslim olduğu Mondros Mütarekesinin imzalandığı saatlerde (30 Ekim 1918) Halep’in Katma tren istasyonundan Adana’ya gelmekte idi.  Mustafa Kemal Adana’da Kasım 1918 başlarında 10 gün kadar kaldı. Bu süre zarfında Adana vilayetinin düşman işgaline uğramaması için çalışmalarda bulundu. Yörenin önde gelen eşraf temsilcileri ile görüştü. Halka silah dağıtılması dahil gelecekte Kuvayı Milliye saflarında mücadele yapılması yönünde görüş birliğine varıldı.
    Fransa ve İngiltere’nin Kilikya’yı (Çukurova) işgali 1918 Aralık ayı sonlarında gerçekleşti. Öncelikle Suriye ve Kıbrıs üzerinden 150.000 civarında Ermeni Adana’ya geldi. Çadır kamplarına yerleşti. Kademeli olarak civar ilçelere ve köylere dağıldılar.  İşgal yönetiminin Adana’da yaptığı ilk iş kamu binaları ve okullardan Türk bayrağının indirilmesi, mahkemelerde Ermenilerin haklarının korunması yönünde oldu.
    Mustafa Kemal Paşa’nın Sivas Kongresinden sonra düşman işgalinin Kilikya’da (Adana) sona ermesi için  yaptığı çalışmalar çerçevesinde bölge “Şarki” ve “Garbi Kilikya” olarak iki kısma ayrıldı. Şarki Kilikya için Binbaşı Doğan Bey ile Tufan Bey, merkezi Karaisalı’da olmak üzere Garbi Kilikya için de Kuvayı Milliye liderliğine Sinan Tekelioğlu getirildi.
    1919 yılı ile düşmanın askeri yenilgiyi kabul ettiği 1921 yılı Aralık ayı sonlarına kadar geçen süre içinde Adana halkının Kuvayı Milliye saflarında verdiği mücadele Türk milletinin tarihinde altın harflerle yazılacak önemdi kahramanlık destanları ile doludur.  Düşman işgalinin yaşandığı günlerde Kozan ilçesinde Türkler fırınlarda yakılarak hayaklarına son verildi. Haçin/Saimbeyli ilçesinde tutsak alınan 500 Türk insanı için yapılan işkenceler vahyet kelimesinin de ötesinde acılarla doludur. 11 Haziran 1920 tarihinde Adana halkının şehri terk ettiği Kaçkaç günlerinde sayıları 100’ü aşkın Türr insanı Yeşiloba’daki çiftlik binasında topluca öldürüldü. 15 Haziran 1920 tarihinde Camili köyünde Türkler soykırıma uğramış, Rifat Kodal ailesinin çiftliğindeki tulumbanın duvarında bulunan Türk bayrağı şekilli taş parçalanmıştır.
    Adana’nın her yerinde Türk insanı vatanı, bayrağı ve ezan sesinin devam etmesi için kuvayı milliye saflarında büyük fedakarlıklar vererek mücadele etti. Karboğazında sayıları 40 kişiyi bulan Kuvayı milliyeci köylüler Fransız taburunu pusuya düşürerek savaşarak teslim aldı.  Kavaklıhan, Salbaş, Kurttepe, Fadıl, Misis, Mercin gibi Çukurova’nın her yerinde düşman güçlere karşı silahlı mücadeleler gerçekleşti.
    Kuvayı Milliye adı verilen halkın bağrından kopan milli güçlerin işgalci Fransızları yenilgiye uğratması Türk ve dünya tarihinin eşsiz vatan savunmasına en iyi örnektir.
Fransa ile yapılan Ankara anlaşmasından sonra 5 Ocak 1922 tarihinde Adana şehir merkezinde sabahın erken saatlerinde Valilik binasında bulunan Türk bayrağı halkın ellerinde dolaştırılarak vatanın bağımsızlığı düşüncesinin kalıcı olması ve yüceltilmesi sağlanmıştır.
    Adana’nın düşman işgaline uğraması, verilen mücadele, bağımsızlığın kazanılması Türk milletinin bölgeyi vatan yapma mücadelesinin sonucudur. Unutulmaması gerekir.
      Bu düşünceyi doğrulayan en güzel sözleri de Gazi Mustafa Kemal 15 Mart 1923 tarihinde söylemiştir: “Bende bu vekayiin ilk hissi teşebbüsü bu güzel memlekette Adana’da vücut bulmuştur”.                               
                                                                        

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder