30 Eylül 2010 Perşembe

İŞGALCİLER ÖNCE MAL VE MÜLKE EL KOYAR

Fransızların Adana’yı işgallerinden kısa süre sonra  Mahkemelere kendi adamlarını tayin ettiler.
-Osmanlı’yı ekonomik sömürü altına alan Kapitülasyon yasaları ve mahkemeleri çalıştırdılar.
-Sonra da Adana’nın yönetimini elerine aldılar.
-Çıkarlarını düşünen işbirlikçiler de onları alkışladılar.
-Osmanlı Arşivinde bulunan o günlere ait tarihi raporu yayınlıyorum:



Bâb-ı Âlî
Hâriciye Nezâreti

12 Kasım 1919
Yetkililer tarafından Hariciye Nezareti’ne sunulan raporlar; bu vilayete gelişi sırasında Adana genel valisine göndermiş olduğu mektubun içeriğinin aksine Kilikya’nın idarecisi Albay Brémond’un, bu bölgede Osmanlı Devleti’nin yasa ve kanunlarına karşı almış olduğu kararların getireceği derin değişikliklere karşı pek kaygı duymadığı sonucunu ortaya çıkarmıştır.
Gerçekten de Fransız siyasî yönetimi tarafından alınan kararlar, ilk zamanlarda Adana vilayetinde olduğu gibi, belli bir bölgenin basit bir şekilde askerî olarak işgal edilmesinden farklı bir eğilimi ortaya koymaktadır.
İlk zamanlarda, Fransız askerî yetkililer, Osmanlı mahallî idarecileri tarafından alınan bazı kararlara muhalefet ederek, hükümet işlerine müdahale etmişlerdir. Daha sonra faaliyetlerini idarî ve hukukî alanlara yaymışlar ve son olarak, bu Osmanlı vilayeti üzerinde Osmanlı Hükümeti’nin haklarına ciddi zararlar veren tedbirler almaya ve kararnameyle emirler buyurmaya başlamışlardır.
9 Ağustos 1919 tarihli kararnâme mevcut yasaların hükümlerini tadil ederek kanunların öngördüğü bazı suçları affın kapsamına alırken, yürürlükteki yasaların açıkça affın kapsamına aldıkları diğer başka suçları affın dışında bırakmaktadır.
1880 tarihli yasanın yeniden yürürlükte olduğunu beyan eden aynı tarihli bir diğer kararname, kapatılmış olan ticaret mahkemelerini, kapatılmasından önce sahip olduğu yetki ve görevlerle Mersin’de yeniden kurmuştur.
Fransız siyasî yönetiminin, Adana’daki İstinaf Mahkemesi nezdindeki başsavcıya göndermiş olduğu 11 Eylül 1919 tarih ve 126 sayılı mektubundan, Osmanlı yetkilileri, kapitülasyon rejimlerine tabi konsolosların, yabancıların kendi aralarında veya yabancılarla Osmanlı uyruklu kişiler arasında ortaya çıkan davaları yargılayacak olan bir karma ticaret mahkemesinin kurulduğunu öğrenmişlerdir.
Ayrıca 12 Eylül 1919 tarihli, üç maddelik bir kararname, gayrımenkullerin kiralanması hakkındaki yasanın 1, 10 ve 11. maddelerinin özel koşullarına karşı aykırı hareket edenler için cezalar belirlemiştir.
Ülkenin yasa ve yönetmelikleriyle hiçbir şekilde bağdaşmayan yukarıda sıralanan kararnamelere paralel olarak, İmparatorlukta yerleşmiş hukukî sistemde temel değişiklikler getiren çok önemli kararlar da, Fransız siyasî yönetimi tarafından alınmıştır.
Adana vilayetinin mahkemelerini, yakın geçmişte Beyrut’ta kurulan temyiz mahkemelerinin adlî yetkilerine bağımlı kılan baş idareci tarafından adlî teşkilatla ilgili yasalara böylece ciddî bir zarar verilmiştir. Ayrıca tek yetkili olan İstanbul Temyiz Mahkemesi’nin, mahkemeler tarafından verilen kararları gözden geçirme hakkı da kaldırılmıştır.
Albay Brémond aynı şekilde hakimlerin atanması ile ilgili hususta da müdahale ederek aşağıdaki iki yerleşim birimininin sakinlerinin çoğunluğunun karışık unsurlardan oluştuğu bahanesiyle Haçin ve Dörtyol’daki mahkemelerin başına Müslüman olmayan birer başkan yerleştirmiştir.
Diğer taraftan, Adana Asliye Mahkemesi’ne Osmanlı yetkilileri tarafından yapılan atamaların geçerliliğini kabul etmeyi reddederek, bu kişilerden Radikian adındaki bir Ermeniyi buraya hakim olarak atamalarını istemiştir. Müslüman olmayanların içerisinden seçilen Mersin’deki ticaret mahkemesi için atanacak hakimlerin; Adana genel valisinin bilgisiyle, baş idareci tarafından seçilmiş olduklarını burada belirtmek yerinde olacaktır.
Cinayetle suçlanan ve idama mahkum olan Kiragossian Artin, Hamparsum’un oğlu Kivork ve Abdullah adlarındaki üç kişi hakkında Fransız siyasî yönetimi tarafından alınan tedbirler de aynı şekildedir. Bu yargılamalarla ilgili dosyaları isteği üzerine inceleyen idareci, bu cezaların birinci kişi için 15 yıl, ikincisi için 5 ve üçüncüsü için 10 yıl zorunlu çalışma şeklinde hafifletildiğini, Osmanlı yetkililerine bildirerek dosyaları geri vermiştir.
Diğer taraftan, Adana şehrinin hapishanelerinde cezalarını çeken 12 tutuklu, Albay Brémond’un emri üzerine bayram vesilesiyle serbest bırakılmışlardır.
Oysa ki af hakkı ve ceza bağışlaması, tüm ülkelerde devlet başkanının bir imtiyazı olduğundan, yukarıda sözü edilen tedbirler padişahın haklarına ciddî zararlar getirmekte ve ayrıca kamu hukukunun en temel ilkelerine de aykırı gelmektedir.
Gerçekten yukarıda belirtilmiş olan bilgilerden, Kilikya’daki Baş İdareci’nin bir yabancı arazinin bir bölümü için işgal kuvvetleri komutanı sıfatının, bu ülkenin tüzüklerini değiştirme hakkını içermediğini göz önünde bulundurmayarak keyfi uygulamalarla Osmanlı güvenliğinin aleyhine uluslararası hukukun kurallarını ihlal etmekten çekinmediği ve sonuç olarak yukarıda geçen tedbirlerden vazgeçmesi gerektiği sonucu çıkmaktadır. 
BOA. HR. SYS. 2556-3/73-74


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder