14 Ekim 2010 Perşembe

KAHRAMANLAR DA AĞLAR

    -Adana şehir merkezi Abidinpaşa caddesi kıyısında tarihi Roma Sarayı harabesi tem kısmında yapılan kazılarda  Orpheus Mozayiği bulundu.
     -Sevdiği insanın arkasından ağlayan Orpheus’un gözyaşı dökerek söylediği ağıta hayvanlar ve kuşlar da katıldı.
     -Orpheus’un mozayiği şimdi Adana Müzesinde görülebilir.

     Yaşadığı şehri anlatıyordu, meraklı izleyenlere… Burası Taşköprü, hemen batı yönünde kalekapısı ve onunla bağlıntılı antik kentin ana caddesi yani “aksı”nı görüyorsunuz.Burası bugün Abidinpaşa caddesinin de olduğu yer.  Antik kentin yönetim merkezi ,saraylar, tapınaklar da burada idi. Sonradan Tepebağ’ı çevrelen alanda sur duvarları yükseldi. Biraz da güvenlik endişesinden dolayı iç kale, sur duvarları birbirini tamamlıyordu. Ramazanoğulları zamanında Adana kenti sur duvarlarının dışına taştı. Güneye doğru büyüdü. Ulucami ve etrafındaki Ramazanoğulları vakfının bulunduğu yerler şehrin merkezi haline geldi.  Ama tarihi Adana kentinin hiç değişmedi tarih boyunca işte şu gördüğünüz  “doğu-batı aksı/ ana caddesi”…
     Gençliğinin baharındaki genç bilim adamı Adana’yı anlatırken izleyenleri tarihin derinliklerine doğru bir yolculuğa götürüyordu. Kendisini izleyenler merakla ne diyeceğine bakıyorlar biraz da derin derin düşünüyorlardı.  Sonraki günlerde sayın araştırmacı kenti Tepebağ etekleri boyunca çevreleyen sur duvarlarının son parçasını buldu.  Yaşanmış bir tarihin Adana kentinin antik döneme ait görünüşünü ortaya çıkarmaktan çok mutlu idi. Konuşmaları heyecanlı,bakışları heyecan ve sevgi dolu idi.  Bilgiyi paylaşıyordu, insanlarla sadece.
    Ama sayın araştırmacının bilgi sunmadığı bir konu vardı: Antik kentin aksı/ana caddesi üzerinde Romalılar zamanından kalma tapınak harabesi zemininde 1960’lı yıllarda yapılan bir kazı çalışmaları esnasında mozayik göüntüsü çıkmış, Müze yetkilileri  tarafından sökülerek yerinden alınmış ve korunmak üzere götürülmüştü. Bahsi geçen mozayik, elinde müzik aleti çalan genç bir insanın etrafında kuşlar ve hayvanlar dolaşıyor olarak görüntüye yansımıştı. .  İnsanı duygulandıran sesler müzikle yansıyordu etrafa, kulakları çınlatıyor, kalpleri titretiyor, sonra da gözyaşı dökülmesine neden oluyordu.
Bahsi geçen mozayik  tarihi belgelerde “müzik çalan orpheus” adıyla tanımlanıyordu. Grekler zamanından kalan bir efsane canlandırılıyordu.  Sevdiği karısı Eurudike’yi kaybeden Orpheus, ölüler ülkesi tanrılarına yalvarmış ve onun geri gelmesini istemişti. Sevgilisi yanına gelirken bu mutluluğu kıskanan Zeus tarafından şimşekler çakmış, kötü insanlar bin bir türlü engeller çıkarmışlar… Eurudike’de yeniden ölüler dünyasına gitmiş… Sevgilisine kavuşamıyan Orfeus, elindeki müzik aleti ile kuşlara, hayvanlara, taşlara,ağaçlara şarkı söylemeye başlamıştı. Yürekleri dağlayan gözyaşlarının hiç eksik olmadığı bir aşk hikayesinin kahramanı olan ORFEUS da sonunda parçalanarak öldürülmüştü.
    Araştırmacı sonraki günlerde mutluluğu aradı hep insanlarda… Ama bulamadı bir türlü. Engeller çıktı aşamadığı. İntihar etmek istedi ama olmadı. Dünyanın türlü halleri içinde yuvarlanıp duruyordu. Hep sonsuz mutluluğu arayan peşinde koşan ama hiçbir zaman bulamayan… Tıpkı Orfeus mozayiğinde anlatılmak istenen gibi!




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder