10 Ekim 2010 Pazar

ÖZDEMİR SABANCI'YI KİMLER, NİÇİN ÖLDÜRDÜLER!

   -Özdemir Sabancı Suikastından sonra örgüt  yayınladığı bildiri ile Sabancıları “Adana’da Ermeni mallarını ele geçirmekle” suçladı.
   -Sabancılar ile ilgili suçlamalar ve iddialar doğru muydu?


     9 Ocak1996 tarihinde İstanbul'da bulunan Sabancılara ait  gökde­lenin üst katına çıkan DHKP-C örgütünden Mustafa DUYAR, tabancasını doğrultup Özdemir Sabancı'ya kurşunları boşaltırken "düşmandan intikam aldığı" düşüncesini taşıyordu. Kendisine yardımcı olan Adanalı Fehriye ERDAL olay esnasında şaşkınlık içinde "zafer" sarhoşluğu ile öteye- beriye koşturdu. Kulakları sağır eden silah sesleri ve gürültülerden sonra çalışma bürosun­da sere serpe kanlar içinde yatan cesetler Türkiye'de işlenen siyasal amaçlı bir cinayetin kurbanları idi.  Söylentilerine "bakılırsa "komprador ağa patron düzenin" sorumlusunu cezalandırmışlardı. Çaycı kız Fehriye ERDAL, bir yerde hemşerisi Özdemir SABANCI'yı, Adana'da belki de hiç görmemişti. Paksoy Kız Lisesinde okurken, zaman zaman yanı başından geçtiği Atatürk Parkı civarındaki Sabancılara ait bahçeli evleri belki seyretmişti.
         Kader işte... Yıllar sonra hemşerisinin ölümüne sevinen ve zafer gülümsemesi içinde olay yerinden kaçmaya çalışan Fehriye'nin kalp atışları, he­yecanları, duyguları benliğinde fırtınalar estirirken Türkiye bir kaos'un içine doğru sürükleniyordu.
         ... MALLARI VE MÜLKLERİ SABANCILARA GEÇERKEN...
         Daha Eylül ayı başları 1919 tarihinde Erzurum'dan Sivas'a yeni gelen Mustafa Kemal, Kayseri'nin önde gelen eşraf ve tüccarlarından Nuh Naci ile görüşürken, ilerde gündeme gelecek milli mücadele sonrasında Fransızlar ve işbirlikçileri Ermeniler Adana'yı terk ederlerse onlardan kalan fabrikaları çiftlikleri çalıştıracak üretimi canlandıracak müteşebbis insanlara ihti­yaç olacaktı. Mustafa Kemal, Nuh Naci'ye "düşmanın Çukurova'dan ayrılması halinde' Adana'ya gitmeleri gerektiği" tavsiyesinde bulunuyordu. Çukurova'da kuvayi milliyecilerin düşmanı kovmak için yaptıkları mücadele­den sonra 20 Ekim 1921 tarihinde Fransızların Adana'yı terk edeceği belli olmuştu. Fransızlara iki ay kadar da süre verilmişti.  20 Aralık 1921 tarihi itibariyle son Fransız askeri Adana vilayetini terk edecekti. Fransızların ayrılışı biraz yavaş sürdü. Son yüklerini Mersin'e taşımak için iki hafta kadar süre istediler. 5 Ocak 1922'de son Fransız trenleri Adana'dan ayrılırken Kayseri'nin Ağcakaya köyünden Hacı Ömer Ceyhan'a gelmişti bile. Hemşerisi Nuh NACİ (Yazgan) ve diğer Kayserililer de Adana'ya gelmişler. Ermeni, Rum ve diğer gayrı müslimlerden kalan fabrikalar, hazine desteğiyle işletilmek üzere ellerine geçmişti bile. Kayserililer o günlerde Hacı Ömeri işyerlerinde "hamalbaşı ve simsar" olarak görmekten mutluydular. Sonrası Hacı Ömer, tutumluluğu, fırsatları iyi değerlendirmesi ile kısa zamanda zengin bir tüccar oluvermişti bile. 1930'lu yıllarda Adana'nın en fazla vergi verenler içinde adından bahsediliyordu.
         ERMENİ,GÖKDERELİYAN'IN: ÇİFTLİĞİNİN SABANCILARA GEÇTİĞİNİ...
         Adana cehennemi bir sıcaklığın insanı buram buram terlettiği bir günde Haziran (2000) içinde Adana'nın meşhur çiftçilerinden Muhittin GÜLOĞLU tarih sohbeti için Adana Fen Lisesi'ne beni ziyarete geldi. GÜLOĞLU, özel­likle kurtuluş savaşından sonra çiftliklerin el değiştirmesi konusunda uz­man idi.  Çukurova'nın sarı sıcağından elleri nasırlaşmış, derisi kahveren­gine dönmüş, gözlerinin feri gitmesine rağmen cin gibi zekasıyla bildikle­rini açıklıyordu,GÜLOĞLU...
         “-Adana'da kurtuluş savaşında sık sık ismi geçen GÖKDERELİYAN'ı tanırmısın” diye sorduğumda
         “ Evet tanımaz mıyım. Madama'nın çiftliğinin sahibi derlerdi. O çiftliği şimdi Sabancılar aldı. Adana'nın aşağısında SEYHAN'da dır. Verimli arazidir.”...
         “Gökdereliyan'ın çiftliği olduğundan emin misin?” diye sordum.
         “Evet, herkes bilir, Gökdereliyan'ı”.
         1930'ların sonralı belki de 40'lı yıllarda Adana'nın Yüregir ovasındaki Madama'nın çiftliğini satın alan Sabancılar ailesi, kanlı kinli bir yılanın üzerine bastıklarından haberleri yoktu bile ! Hoş zaten Çukurova tarihini bi­lecek, anlatacak olanların sayısı da azalmıştı ya... Tarihçi geçinenlerin çoğunluğu da bir papağan gibi okuduklarını ezberleyen ve ezbere anlatan esatirciler durumundaydılar. Güloğlu'nun açıklamalarına bakılırsa Sabancı­lar, sadece GÖKDERELİYAN'ın çiftliğini satın almakla kalmamışlar, Adana'nın yerlilerinden GÜLBENKYAN ailesine ait yeni fabrikaya da sahip olmuşlardı.
         KAN VE KİN DOLU BİR YOLDA YÜRÜYENLER...
         Osmanlı Arşivinin tozlu raflarında bulunan milyonlarca belgenin dilin­den anlayanlar bilirler, yaşanmış bir tarihin tanığı durumundaki bu bakir bilgi kaynağının insanlığa anlatacağı o kadar çok şey var ki... Osmanlı Devlet adamlarından Hüseyin Nazım Paşanın defterinden 9 Ağustos 1892 tarih­li bir raporu okuyunca irkilmemek mümkün değil... Çukurova şehirlerini, Ada­na’yı , Kozan'ı, Haçin'i, Payas'ı ve diğer şehirlerde silahlı isyan düzenle­yerek kana boyamak isteyenler hakkında casus raporları yayınlanıyordu. Raporun çok az sadeleştirilmiş metni şöyle:
         “Londra ve Marsilya'da çalışan Ermeni komitelerinden Adana ve Anadolu’da ki işbirlikçilere gönderilen mektubun tercümesidir.
         Üstün görevli HABEDYAN!
         Ne şekilde hareket olunmak lazım geleceği; ve gammazların gammazlıkla­rından ne suretli korunacağı zaten basılı yayınla tarafımıza dahi gön­derilmiş olan ilanlardan bilginiz olmuştur.
         İşte bu mektubumuzla da örgüt başkanlarına gerekli olan gizli emiri bildiriyoruz.Slav ve nihilist (inkarcı) örgütleri ile Avrupa'da bulunan diğer bu gibi örgütlerden gönderilen şeyler zaten gönderilmiş ve yerleri­ne ulaşmaları haberi de tarafımıza gelmiştir. O eşyayı çoğaltarak kullanma­ğa çalışınız. Fakat teşebbüsünüz gizli tutulmalıdır. Orada bulunan örgüt liderlerinin  daima aralarında  kuvvetin ancak  birlik ile hasıl olabile­ceği genel kuralına uyunuz. Çapli der Havundi Havund adında olan bu adam Adana vilayeti dahilinde Çay köyü halkından bir papazdır. Elizabet ile be­raber iyice koruyunuz. Hükümetin eline geçmelerine meydan vermeyiniz. Zira hükümetin eline geçecek olurlar ise kurtulmalarına imkan yoktur.
         Bir kişi için yeterli şeyler gönderilmiş ve dinamit için gereken emir dahi verilmiştir. Üç yüz atlı Adana'ya, altmış atlı Payas'a, ikiyüz atlı Maraş'a geceleyin hemen baskına gönderilmeli. Hücumları gizli olmalı. Bu hareket ve girişim çok gizli tutulmalıdır. Ve bir de ölüleriniz için dua ediniz. Size ne zaman bir telgraf çekilir ise ihtilal (darbe) harekatına o vakit girişiniz. O vakte kadar Hükümeti(Adana Valiliğini) gaflete daldı­rarak valiler ve mutasarrıfları, kaymakamları güzel sözlerle aldatarak ve kendilerine fazlasıyla muhabbet göstermek suretiyle Ermenilerin teşebbü­sünden zerre kadar şüphelenmelerine mahal bırakılmaması... Velhasıl kendi­lerinin son dereceye kadar korunmaları gereklidir.
         İsyanın ne suretle gelişeceği bilginiz dahilinde olup öncelikle isyan hareketinin telgraf telleri kırılarak ve memurları tutularak VALİ konağı basılarak büyük memurlar Vali dahil öldürülüp, idam edilerek, hükümet hazi­nesi ve diğer para olan yerler bastırılıp yağma edilerek  korunan silahla­rı ele geçirilip, hapishaneleri açıp  tutukluları serbest bırakarak , Kıb­rıs 'da bulunan  İngiliz komitesi yardımıyla ihtilale (darbeye) dair Avru­pa'ya telgraflar çektirerek  sonuçlandırılması gerekir. Fakat ihtilalin ol­duğuna dair çekilecek bir telgrafla, ihtilalin gerçekleşeceği gecenin ilk akşamı çekilmelidir.
Büyük Ermenistan'da bulunan komiteler dahi böyle yapacaklardır. Amerika’dan gelenler derviş kılığında  , Atina'dan gelenler köylü kisvesinde, Fransa'dan gelenler Kürt çobanları kıyafetinde, İngiltere'den gelecekler ise din öğrencisi kıyafetinde, İsviçre’den gelecekler deveci kıyafetinde, İtalya'dan gelenler Arnavut kıyafetinde gelip Adana'da birleşeceklerdir. Almanyalı gönüllüler Fellah kisvesiyle isyana katılacaklardır. Her sınıf halkın düşüncesini yeni haberler ile tahrik ve artırınız. Özel yazılmış mektup Armenia gazetesiyle beraber yerlerine ulaştırılmıştır. Adana'da bulunan KASPARYAN'a tenbih ediniz ki Armenia gazetelerini halka iyice okutsunlar. KİLİKYA/ ADANA taraflarında elde edilen casuslara ait maaşlar GÖKDERELİ KARABET'e gönderilmiştir. Gerekli maaşları hakkıyla dağıtsın".


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder